12 Kasım 2009 Perşembe

Pardon Bekir Amca




Bekir Coşkun'u Hürriyet'teyken neredeyse her gün okurdum. Birkaç sektirme dışında hep takip etmeye çalıştığım yazar yelpazesinin içindeydi.
Yazdıklarının kısa/uzun olması, hep aynı konular etrafında dönüyor olması beni ilgilendirmiyordu.
Gazetecilikteki altın kurallardan birisi de kısa cümeleler kurabilmek. Çünkü sınırlı olan yerde çok şey anlatabilmek için az kelime kullanmalısınız. Az kelime ile çok şey anlatabilmek çok büyük bir marifettir.
Kendisini severek okuyorduk. Ama Habertürk'e transfer olduktan sonra bendeki bütün inandırıcılığını yitirdi.
Patronun zor zamanında çekip gitmedi. Gitme kararını çok önceden vermişti. Ama yuvam, dediği Hürriyet'ten akıl ziyanı paralara Habertürk'e gitmesi yuvasına yaptığı bir hakaretti.
Habertürk'te olmasının bende yarattığı bir etki ise o gazetede Nihal Bengisu Karaca gibi bir ismin bulunması.
Coşkun'un senelerdir kıyasıya eleştirdiği düşüncenin mümessili olmuş Karaca ile aynı gazeteyi bırakın, aynı reklam filminde bile oynaması beni şaşırttı.
Kalkın senelerce belli bir düşünce üzerine kalem oynatın daha sonra para karşılığında o düşünceye sahip birini bünyesinde bulunan gazetede çalışın.
Kusura bakma Bekir Amca ama inandırıcılığını kaybettin. Bizden biriymiş gibi davranırken şunu unuttun; Harbi insanlar yuvalarını satmazlar.
Ama yapana da rastlıyoruz. (Bkz: Bekir Coşkun)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder