30 Eylül 2009 Çarşamba

Yeni Pharrell Timati mi???



Snoop Dogg'un son günlerdeki yeni kankalarından birisi Timati. Genç bir Rus rapper.
Üç tane albümü bulunuyor. Piyasada yeni türeyenlerin kullandığı albüm isimlerine sahip, "VIP 77, Black Star, The Boss."
Ha bir de vücudundaki dövmeler yüzünden Rusya'daki askeri görevini yapması engellenmişti.
En büyük başarısı sanırım şimdiye kadar Snoop Dogg ile yaptığı Groove On düeti.
Klibinde bermudalı, üstü çıplak halleri ile bana Pharrell'i hatırlattı. Snoop Dogg'un duraklama döneminde ortaya çıkarak müthiş bir patlama yapan The Neptunes'in kilit adamı Pharrell, dehası sayesinde Snoopy'i tekrar büyükten de büyük yapmıştı. Şimdi kendisi bu yolda.
Ama Timati'yi de Snoop sürüklemiyor değil. Bakalım ilerleyen günlerde bu genç Rus'u daha çok görecekmiyiz?

29 Eylül 2009 Salı

Cem G. on twitter




Profili gördükten sonra büyük bir heyecanla tıkladım. Birileri dalgasını geçiyor olabilir. Gerçekten de Cem Garipoğlu olabilir.
Yalnız twit'lerini beğendim =)

28 Eylül 2009 Pazartesi

For men



Axe deodartlarının reklamlarına oldum olası hastayımdır. Bizibozmaz.com'da ki son harkulade işlerini görünce kendilerini bir kez daha ayakta alkışlıyorum.
Detaylar linkte.
http://www.bizibozmaz.com/2009/09/27/axedan-akillica-bir-reklam-daha/

26 Eylül 2009 Cumartesi

Nereden nereye..2



Sen kalk bunca yıl yurt dışında takım çalıştır. Avrupa futbolundaki model ülkelerden Hollanda'nın teknik direktörlüğünü yap.
Barcelona ile Şampiyonlar Ligi Kupası'nı kaldır. Dünyanın sayılı oyuncularından birisi olarak anıl..
Sonra kalk Kasımpaşa Stadı'nda sana Yılmaz Vural el ense çeksin.
Valla ne diyeyim Rijkaard. Çok şanssız adammışsın :)

Bu arada fotoğrafta Fanatik gazetesinden Murat Akbaş'ı gördüm. Kendisini bayağıdır göremiyorum.
Bayramını buradan kutluyorum.

25 Eylül 2009 Cuma

Dünya bunu da gördü

Kaleci kale direklerini ufaltıyormuş.
Haberle ilgili fazla yorum yapmayacağım. Sadece linki veriyorum. İzleyin siz ne derseniz diyin.
http://ligtv.com.tr/VideoHaber/?r=1&hid=61621

Zorlama seksi



Eskiden böyle alalade bir yazarken sonradan dizi oyuncusu oldu. Fazla kilolarından kurtuldu.
Aile dizilerindeki rolünden seksi öğretmen rolüne terfi etti.
Anlamıyorum neden böyle bir zorlama içinde. Neden bunu yapma gereği duyuyor.
Bu sorunun cevabını kendisine sormak lazım.
Ama ben olur olmadık yerlerde İclal Aydın'ın seksi pozlarını görmekten sıkıldım.

G.O.R.A vs Abercrombie



Bundan bir kaç sene evvelinde Cem Yılmaz, bir film çekmişti. G.O.R.A diye. Cem Uzan'ın yaşadığı sıkıntılardan dolayı film birkaç yıl rafta bekledi.
Cem Yılmaz, özel seanslarla evindeki mini sinema salonunda yakın dostlarına izlettirerek prömiyeri yapıyordu.
O filmin bir sahnesinde, Dünyalı Arif, "Ben anlamıyorum ki hangisi Türk hangisi değil. Herkes Türkçe konuşuyor burada" diyerek ülkemizde yayınlanan filmlerin dublajlarına göndermede bulunuyordu.
Haksızda değildi hani.
Ancak seneler sonra bir başka çılgınlık yaşandı ki sormayın gitsin. Abercrombie diye bir marka çıktı.
Aslında çıkmadı. O marka senelerdir dünyanın farklı kentlerindeki insanların sırtındaydı. Ama bizim insanımız yeni çıkmış, sanki kendileri keşfetmiş gibi bir hareketle bu markaya akın etmeye başladı.
Sokağa çıktığım zaman, özellikle getto mahallelerinde çok geçerli, ne zaman baksam insanların üzerinde hep aynı marka.
Abercrombie and Fitch.
Kimisinde sadece A.Fitch.
Ama istisnasız her Türk gencinin üzerinde olması gereken bir marka gibi yapıştı kaldı.
Amerika'da 70-80 dolardan başlayan tişört fiyatları burada 15-20 liraya kadar geriledi.
Ben çok tiki bi insan olsam buralardan alırım. Çünkü her yerde her şekilde var. Ne de olsa ikoncanlarımız getto mahallelerine pek uğramıyor.
Hem ayrıca bu markayı cidden tebrik etmek de isterim. Çünkü hiç reklam yapmadan, 0 maliyet ile Türkiye piyasasına açıldılar.
Çakma ya da orijinal.
Hangisinden alacağınıza cüzdanınız, kredi kartınız karar versin.
Ama benim bu konudaki fikrim çok sabit.
Giymemeliyim!
Dünyalı Arif'in yazının başında yer alan cümlesini konuya uyarlarsak; "Ben anlamıyorum ki hangisi orijinal hangisi çakma. Herkes Abercrombie giyiyor burada."
Bence Yahşi Batı'dan sonraki filmde böyle bir diyalog olmalı.

Golcün kadar konuş!

Beşiktaş’ın en büyük sıkıntısı girilen gol pozisyonlarındaki başarısızlık. Kartal, ilk 6 haftada 31 gol pozisyonunda sadece 3 kere başarılı oldu. Yüzde 10’luk bir ortalama tutturdu. G.Saray’ın ortalaması ise yüzde 44.

GEÇEN sezon aldığı çifte kupa ile tarihe geçen Beşiktaş’ta bu sezon yaşanan sıkıntılar herkes tarafından biliniyor.
Lig tarihinin en kötü günlerini yaşayan siyah beyazlıların en büyük problemi gol yollarında. Aslına bakarsanız Beşiktaş’ın geçen sezon ile bu sezonki durumu arasında çok büyük fark yok.
Geçtiğimiz sezon bu dönemde Ertuğrul Sağlam’ın çalıştırdığı Beşiktaş, 36 kez gol pozisyonuna girmişti. Mustafa Denizli’nin öğrencileri ilk 6 haftalık periyotta 31 defa rakip kalede gol pozisyonu buldu.

Sıkıntıyı herkes biliyor

Buraya kadar pek bir farkın olmadığını görüyoruz. Ancak Sağlam’ın dönemindeki Beşiktaş, bu 36 gol pozisyonundan 11’ini gole çevirmeyi başardı. Siyah beyazlılar, yüzde 31’lik bir başarı oranı tutturdu. Bu zaman diliminde Bobo 3, Holosko, Nobre ve Delgado 2’şer kez rakip ağları sarsmıştı.
Şimdiye kadarki karşılaşmalarda siyah beyazlılar, 31 gol pozisyonunda 3 kere gol sevinci yaşayabildi. Kartal, yüzde 10’luk bir başarı yüzdesi elde edebildi. Bobo, Nobre ve Nihat henüz gol sevinci yaşayamadı.

En iyi ortalama G.Saray’da

Girdiği gol pozisyonlarında en başarılı takım ise Galatasaray. Bu yıl girdiği 43 gol pozisyonundan 19’unu değerlendirmeyi başaran sarı kırmızılılar, yüzde 44’lük bir ortalama tutturdu. Sarı kırmızılılarda Nonda 5, Baros 4, Kewell 3 defa gol sevinci yaşadı. Bu da Galatasaraylı oyuncuların hücumdaki becerisini ortaya koyuyor. 2008-2009 sezonunun ilk 6 haftasında da buna yakın bir ortalama tutturmayı başarmıştı. Geçen yıl 40 gol pozisyonuna giren Galatasaray, bunun 11’inde başarılı olmuştu. Cimbom, 6 haftada yüzde 40 gibi yüksek bir ortalamayı yakalamayı başarmıştı.

Valla bir suçum yok

Elimden geldiğince blogger'a girmeye çalıştım. DNS ayarlarım foldurfoş oldu. Zürafa sokaktaki ablalarımız inanın azize kalır benim DNS'min yanında. Ama ne yaptıysam giremedim. Onun için de yazamadım blog'a. Son akşam geldim eve tam yazarım derken abimle poker oynamaya gittik.
Özür dilerim.
Az sayıdaki okur-yazar arkadaşlarımdan, takipçilerimden anlayış bekliyorum. En kısa sürede dönüş yapacağım.

20 Eylül 2009 Pazar

Nereden nereye..



Kariyerinde Galatasaray, Inter, Beşiktaş gibi dünyanın adını bir çırpıda saydığı takımlar var. Kariyerinde UEFA Kupası gibi birçok futbolcunun hayallerini süsleyen kupa var.
Peki şimdi?

Yassaahkk gardeşim almıyoruzz




Ülkemizin git gide Malezyalaşmaya başladığını düşünüyorum sanal alemde.. Bundan birkaç gün önce Black Eyed Peas gitti Malezya'ya.
Bir bira firması sponsor olduğu için Müslümanlar için giriş yasaktı konsere. Yani Müslüman isen Hz. Muhammed'in (S.A.V) yaydığı dine inanıyorsan bu konsere girişin yasaktı. Belki içeri Cem Yılmaz'ın parodilerindeki gibi "Din kardeşiyizi abi niye giremiyoruz" diyen olmuştur onu bilemeyeceğim.
Ama bizim git gide internetteki sitelere girişimiz engelleniyor.
Blogger'a girmede binbir sıkıntılar yaşıyorduk. Maksat bu bloglardan maç yayını yapanları yakalamak olabilir. Ya da korsancılığın önüne geçmek olabilir.
Ancak kimin neden myspace gibi arkadaşlık sitesini kapattığını çok merak ediyorum. Orası bir nevi gizli yetenek pazarıydı. Birçok amatör müzik grubu buradan birilerinin kendisini keşfetmesini bekliyor.

Gelelim lastfm'e. Buraya bir dönem çok sarmıştım. 70'lerin sonu ve 80'lerdeki oldskool rap müzikle burada tanıştım. Grandmaster Flash'i burada sevdim. Kurtiz Blow'u burada tanıdım. Ancak bazı ağabeylerimiz, takım elbiseli amcalarımız, buralardan şarkıcıların albüm satışlarını düşüreceğini ve telif haklarını ödemediğini söylüyordu.
Ancak şunu unutuyorlar. Şarkıcılar buraya kendi istekleriyle üye oluyor. Birçok sayfa internet dili ile "official".
Youtube'nin de Atatürk ve teliflerle ilgili problemlerle kapatıldığını biliyoruz. Ama youtube'ye giren her türlü giriyor. Hatta Başbakan RTE bile dalga geçer gibi "Siz nasıl giremiyorsunuz" demişti.
Peki bu kadar telif hakkını düşünen takım elbiseli amcalarımıza soruyorum. Birçok eski filmi televizyonlarda döndüren kanallara, buna devletimizin kanalı TRT'de dahil, neden oyunculara telif ödenmiyor!
Kanunu istedikleri gibi kullanan bu ağabeylerimizin en içten dileklerimle bayramını kutluyorum.

Sanki rapstar

İlginç benzerlik vol. 3




Birisi; Türkiye'nin en ünlü isimlerinden. Yaptığı, giydiği, verdiği konserleri, şarkıları konuşulan Tarkan. Nam-ı değer Megastar.




Birisi; Hollywood ünlülerinin belalısı. Blogu ile birçok ünlüyü yerin dibine batırıp çıkartıyor. MTV'de de program yapmaya başladı. "Terso yapmayın yakalarsam parçalarım" havasında. Perez Hilton.

18 Eylül 2009 Cuma

Gerçek film yıldızları



Hayatımızda önemli bir yer tutan filmlerde elbette etkilendiğimiz karakterler olmuştu. Ben mesela küçükken Zorro'dan etkilenmiştim. Sağa sola Z'ler çizip gezerdim. Sonra bunu bc6'ya çevirdim o ayrı. Demek ki şimdiki narsistliğim buradan geliyor.
İçlerinden en tanınanı sanırım içlerinden en ünlüsü Al Pacino'nun hayat verdiği Michael Corleone. Baba filmindeki rolü ile iyice devleşen Pacino'nun New York'un en büyük mafyası John Gotti'yi canlandırdığı iddia ediliyor.

Diğer karakterler de bu linkte..
http://gawno.com/2009/05/15-movie-characters-in-real-life/

Cem G.

Türk polisi sonunda yakalamayı başarmış. Kendilerini bir kez daha tebrik ediyorum. Hiç yurt dışına çıkmadığını belirten, İstanbul'a 3-4 saat mesafedeki bir yerde saklandığını dile getirmiş Cem.
Gazeteleri okuduğum kadarıyla zayıf bir çocuk portresi çizilmeye çalışılmış. Herhalde bizden ah yavrum yazık. Denmesi bekleniyor. Çocuk işte annesi sinirle kesivermiş kızınızın boğazınızı söyleriz bir daha yapmaz mı demeliyiz.
Benim asıl komiğime giden şey, Türk polisinin büyük başarısı gibi gösterilmesi. Çocuk az daha sabretse, beklese yırtabilirdi.
Ama bizim polisimiz nedense büyük bir başarı gibi gösteriyor olayı. Neyse şimdi kızcağız belki mezarında rahat uyuyacaktır.
Resim falan koymayacağım. Böylesine kötülüğü ile nam salmış insanları Afişe etmek istemedim.

17 Eylül 2009 Perşembe

İşte Kanye West'in sahneye atlamasındaki gizli gerçek



Bir "paşa çayı" blog hizmeti.
Herkes Kanye West sarhoşmuydu diye soradursun, BC6 sizler için bu sorunun yanıtını sitesine koysun :))

16 Eylül 2009 Çarşamba

İnsan özlemiyor değil



MJ'in This is it filminin fragmanı.

http://www.youtube.com/watch?v=DrABa_SYhe4&NR=1

Sebepsiz yazamama

Son bir iki gündür evdeki bilgisayarımdan bloga giremiyordum. Neyseki bu sorunu sabah, sabah dediğime bakmayın bana göre sabah bazılarına göre akşam üstü, çözmeyi başardık. Gecikmişler diye yine bir yazı başlığı altında birkaç bişi biriktirip salıvericem sanal aleme.
Ama Michael Jackson'un "This is it" filminin linkini bir üst postta bırakıyorum. Yine MJ'yi Tanrı seviyesine çıkartan bir fragman bizleri bekliyor.

13 Eylül 2009 Pazar

Miss Johannsson

Gecikmişler




Uyku düzenimi ramazan dolayısıyla iyice değiştirdim. Gün ağırırken kısa bir süreliğine gözlerimi kapatıyorum. Geri kalan zamanda ne yaptığımı bilmeden yaşıyorum.
Şimdi gecikmişler diye bir başlık altında yazmaya üşendiğim şeyler hakkında yorumlama yapalım.

1- Sel.
Allah bir daha göstermesin diyorum. Her gün kullandığım o Basın Ekspres yolunu o halde görmek bile insanın içini acıtıyor. Her gün gördüğüm o yol, bizim gazetenin önü, önünden defalarca arabayla geçtiğim yer sular altında. Alt yapı yetersizliğini geçtim, insanlarda ahlak da kalmamış. Mağdur olan insanlara yardım yerine onların mallarını yağmalayanlar. Unutmayın öteki dünyası da var bu işin!

2- Tabata transferi.
Beşiktaş'a vallahi helal olsun. Hani bir restauranta gidersiniz. Hesap gelir. Ne kadar geldiğine bakılır. Sonra da üstü alınmamak üzere sırf kızlara hava olsun diye büyük miktarda para bırakılır. Beşiktaş'ın yaptığı da o misal. İsmi dünya futbolunda bilinmeyen, Beşiktaş'a ne vereceği tartışılır bir adama 8 milyon Euro vermek her babayiğidin harcı olamaz. Tebrikler!

3- Milli maç.
İşimizi cidden mucizeye bıraktık. Vallahi ne diyeceğimi bilemiyorum. Umarım gerçekleşmesi zaman alan mucize bu sefer çok beklemez. Hemen oluverir. Yoksa 2010 Afrika Dünya Kupası'nı tv başından izleriz. Ama bu bizim için daha hayırlı olur. Daha az kalırım gazetede.

4- Umre.
Ertuğrul Özkök ile Ahmet Hakan'ın yazılarını denk geldikçe okudum. Ama beni en çok merak eden şey Ertuğrul Bey'in içkiyi bırakıp bırakmayacağıydı. Oradaki deneyimlerini okumaktan ziyade neticeye yönelik yazıyı bekledim. Ki beklediğim cevapları da aldım. Durmak yok yola devam, diyor Ertuğrul Bey

5- Rekor ceza.
Basınımız git gide kıstırılmaya başlanıyor. Allah'tan hükümetin bu kadar karışmadığı bir alan olan spor'da gazetecilik yapıyorum. Belli olmaz ama ilerde başbakan gelip, Kasımpaşa hakkında olumsuz haber yapmayın, derse hangi spor müdürü çıkıp itiraz edebilir bilemiyorum.

6- Uykusuzluk.
Her geçen gün vücudumu daha çok sarıyor. Insomnia olma yolunda adım adım adım ilerliyorum. Tıpış tıpış. EY gibi sonunda sanırım ben de yastık yüzü görmeden yeni güne başlayacağım. Onun için kendime Craig David'den Insomnia'yı hediye ediyorum. Bakalım yeni düzene ne zaman alışacağım?

10 Eylül 2009 Perşembe

Simspon karakterinde hiphop yıldızları



Bizibozmaz.com'da gezerken gördüm. Rap müziğe ilgisi olanların da çok hoşuna gidecek bir paylaşım.
http://www.formatmag.com/features/homer-hip-hop-icons-simpsonized/

Çocuk aklı



Kuzenimle birlikte iddaa oynarken kardeşim de yanımıza geldi. Ona da verdik laptopu yap bakalım bişeyler diye.
Ne kadar yetenekli olduğu sanırım anlaşılıyor.
Bilyoner'den hesabı kontrol ettikten sonra kendisine bir telefon çaktım ve, "Çuko bi daha sen maçları ver. Ben tersine oynayayım" dedim. Çok bozuldu :)

Blueprint III



Son dönemde bir Jay-Z sevdası çıktı ama neredendir bilinmiyor. Kendimi bildim bileli Snoop Dogg temelli, West Coast Rap'in içindeyim.
Ama son birkaç haftadır çok sıkı bir şekilde Jay-Z'nin son albümünü dinlemekteyim. D.O.A ile başlayan akımdan sonra gerisi gelmeye başladı. Zaten bikaç post aşağıda linkini de paylaştım.
Şimdi gelelim asıl konumuza.
Bizim ülkemizde kendisini sanatçı olarak nitelendiren herkesin derdi korsan cd'ciler. Kendileri ne zaman yeni bir albüm çıkartsa, iyi satmasa ya da bi film çekip istenilen seyirci sayısına ulaşamasalar hep suçlu aynıdır.
Korsancılar.
Ancak şunu unutuyorlar. Ya da bilmiyorlar. Bu korsan işi dünyanın her yerinde var. Sadece Türkiye'ye mahsus birşey değil ki!
Mesela Jay-Z'nin son albümü Blueprint 3 Amerika'da 8, bütün dünyada 14 Eylül'de yayınlanacak. Ancak şarkılar her türlü paylaşım sitesinde var. Her yerden ulaşılabiliyor. Ama nedense kendisi dünyanın en çok kazanan SANATÇIlarından birisi!
Belki de korsanla savaşmayı bıraktığı içindir

9 Eylül 2009 Çarşamba

Inglourious Basterds / Soysuzlar Çetesi



Quantine Tarantino'nun en gündem yaratan filmi için sonunda ben de sinema salonundaki yerimi aldım.
Biraz gecikmeli de olsa evet ben de izledim diyebileceğim ortamlarda sohbet olursa.
Tarantino'nun tarihsel hiç bir şeyi umursamadığını gördüm filmde. Herhangi siyasi birşey yok. Hugo Stiglitz filmde en beğendiğim karakterdi. Hele onu tanıtım için yapılan geçiş harikaydı. Tipik Tarantino hareketleriydi.
Bol bol güldüm.
Bazı iğrenç sahnelerde kız arkadaşım iğrenme seviyesine gelip onu teselli etmeye çalışsam da filmi bir hayli beğendim.
Daha sonrası için dvd'sinin çıkmasını bekliyorum

8 Eylül 2009 Salı

Off That




http://www.dailymotion.com/relevance/search/jay+z+drake/video/xa9a7w_jayz-ft-drake-off-that-prod-by-timb_music

Son dönemde çılgınlar gibi bu şarkıyı dinliyorum. Jay-Z'nin, Kanye West'in elinden tuttuğu Drake ile düeti.
Prodüktörlükte ise Timbaland'ı görüyoruz. Zaten şarkının girişinden bile anlaşılıyor onun parmağının olduğu.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Gecikmiş bir açılım yazısı

Geçenlerde facebook a yazmıştım "Kürt açılımını destekliyorum" diye.
Sebebini en kısa sürede açıklayacağım demiştim. En kısa süre yaklaşık iki hafta sonrasına kısmetmiş. Neyse konunun özüne dönersek.
Geçen gün metrobüse bindim. İnanılmaz ağır bir koku. Tamam toplu taşımalarda havasızlığa alışığım ama bu kadarı da olmaz.
Deodarant denilen şeyden haberleri yok sanırım bu doğu insanının. Hiç mi göstermediler bunu sıkarsan daha az ter kokarsın diye.
O anda aklıma geldi. Madem çok istiyorlar. Gitsinler kendilerine bir ülke kursunlar ve asla sınırı geçemesinler.
Orada kalsınlar.
Belki metrobüslerimiz, minibüslerimiz, otobüslerimiz daha temiz kokar??
Denemeye değer diyorum

Çutuk'un objektifinden buram buram BC6





5 Eylül 2009 Cumartesi

Oha büyüyorum cidden



Çocukken FIFA oynardım deliler gibi. E o zaman Güngören'de otururken annem mahalle sakıncalı diye salmazdı pek. Benim de kankam Playstation'umdu. O zamanlar en popüler takım da Manchester United'dı.
İlerde iki tane zenci vardı. Maşallah ne top oynarlardı. Bir de Beckham'la topu alıp kaleye vurdun mu yüzde 200 gol.
Heah işte o ilerdeki iki zenciden adı Dwight Yorke olan futbolu bırakmış 37 yaşında. Sir Alex Ferguson'un 90'lardaki yıldız ismiydi.
2000'lerde iyice düştü. Adı sarışın pornocularla anılmaya başladı.
Son olarak da Sunderland'da futbola "byby" dedi.
Yani çocukluğumun bir futbol yıldızı olan Yorke, yazıldığı gibi okurdum o zamanlar lorke diye de çok dalga geçerdim, futbolu bırakırken bana birşeyi hatırlattı: Büyüyorsun Bülent!

4 Eylül 2009 Cuma

Birisi Rihanna'yı durdursun



Chris Brown'dan yediği tokattan sonra iyice dağıttı Rihanna. O dayak yediği resimleri tmz'den gördüğümde çok içim acımıştı. O güzelim kız gitmiş imalat hatası şişme kadınlara benzemişti Barbadoslu şarkıcı.
Bir kaç gün ortalıkta gözükmeyen Rihanna, sanırım bu süre içinde morlukların geçmesini bekledi, sonra kendini o parti senin bu davet benim gösterdi.
Sonra yetmedi saçlarını mohikan yaptı. Yakışmadı değil hani ama ne bileyim.
Son olarak da İtalyan Vogue'una kapak oldu melez güzelimiz.
Hayır yani benim için sorun yok Rihanna sınırlarını zorlayabilir göz banyosu yaparız. Ama bir yerde durmak lazım.

2 Eylül 2009 Çarşamba

Barcelona vs LA Lakers




Birisi basketbol, diğeri futbolun en büyük kulüplerinden birisi.
Yalnız ikisi arasındaki en büyük benzerlik yıldızları bir arada tutuyor olması.
Bundan birkaç sene önce Karl Malone, Garry Payton gibi yıldız statüsünde değerlendirilen ancak şampiyonluk yüzükleri olmayan isimlerdi. Tabi bu tür isimlerin gidip en kısa sürede şampiyonluk kazanacakları ve göz önünde olacakları takım elbette Los Angeles Lakers'tı. İkisi de daha çok parayı değil yüzüğü düşündüler.
Bence de doğru olanı yaptılar.
Ancak ikisi de bir türlü başaramadı. 2 senenin ardından sakalları ağrıyan iki oyuncu da şampiyonluk yüzüğünü takamadı. Bizim o dönem kıytırık yedek olan Mehmet Okur'un bile Detorit Pistons ile yüzüğü vardı.
Arsenal'in efsane oyuncularından birisi olan Thierry Henry ve Inter'in unutulmaz yabancılarından birisi olan Zlatan Ibrahimovic'in takımlarını değiştirme sebepleri aynı: Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu.
Arsenal'de bir türlü beklenen büyük başarıyı yakalayamayan, kupalara uzanamayan Henry, sonunda kafasına koyduğunu yaptı ve Barcelona'ya gitti.
Aynı şekilde İtalya'nın tozunu attıran, padişahı sayılan Ibra da tası tarağı toplayıp gitti Katalan ekibine.
Fransız, geçen sene kupayı kaldırdı. Ibra da bakalım bunu başarabilecek mi hep birlikte göreceğiz.


**
Fotoğraf Zlatan'ın ilk golüdür Barcelona'daki.

Otur yerine: Sıfır!

Süper Lig’in 50 yıllık tarihinde bir ilk gerçekleşti. Ligin ilk 4 haftasında 3 takım sınıfta kaldı. Sivas, Denizli ve Kasımpaşa’nın hala puanı yok.

SON 15 yılın en iyi başlangıcını yapan Fenerbahçe, Süper Lig’de bu sezon oynadığı ilk 4 maçta 4 galibiyet aldı ve 12 puan topladı. Sarı lacivertliler, böylesine iyi bir başlangıcı en son 1994-1995 sezonunun ilk 4 haftasında yapmıştı (Zeytinburnuspor’u 4-1, Ankaragücü 2-1, Denizlispor’u 3-2, Kocaelispor’u 5-1 mağlup etti).
Bu sezon yaptığı gol patlaması ile dikkat çeken Galatasaray da yoluna dolu dizgin devam ediyor. Yaptığı flaş transferlerin meyvesini toplayan sarı kırmızılılar, ezeli rakibi Fenerbahçe ile ligde diğer takımlardan önde yer alıyor.
Geçen sezonun çifte kupalı takımı Beşiktaş ise şu sıralar gol sıkıntısı yaşıyor. Siyah beyazlılar, ilk 4 haftada 3 defa rakip ağları havalandırabildi. (İstanbul BŞB’ye 1, Antalyaspor’a 2 gol attılar). Kara Kartal şimdiden zirvenin 6 puan gerisinde yer alıyor.
Tarihte ilk kez oluyor
Bunlar ligin zirvesini ilgilendiren olaylar. Ancak biz bu sefer ligin dibine bir göz attık ve şimdiye kadar hiç gerçekleşmemiş bir olay ile karşılaştık.
Süper Lig’imizin 50 yıllık geçmişinde ligin ilk 4 haftasında şimdiye kadar hiç 3 takımın da 0 puanı olmamıştı (Sivasspor-Denizlispor maçı henüz oynanmadığı için 2 takım şimdiye kadar 3 maça çıktı).
Sivasspor, Denizlispor ve Süper Lig’e yeni yükselen Kasımpaşaspor, şimdiye kadar puanla tanışamadı.
Son 2 sezondur ligde fırtınalar estiren Sivasspor, ligin 3 haftasında 3 yenilgi aldı, tek gol attı (ligin açılış maçında Trabzonspor’a). Kırmızı beyazlılar, Denizlispor ile deplasmanda oynayacağı maçı ertelenen bu maçı galip bitirse dahi tarihinde ilk kez ilk 4 hafta sonunda 4 puanın altında kalmış olacak. Yiğidolar, Sivasspor geçen sezon ilk 4 haftada 8 puan, 2007-08 sezonunda ilk 4 haftada 9 puan, 2006-07 sezonunda ilk 4 haftada 4 puan, 2005-06 sezonunda ilk 4 haftada 8 puan almıştı.

Sihirbaz Alex iş başında

FENERBAHÇE’nin Brezilyalı yıldızı Alex de Souza, sakatlıktan yeni çıkmasına rağmen Manisaspor karşısında takımını yalnız bırakmadı. Kaptan, takımının zorlandığı anlarda sahneye çıkıp, 3 puanı kazandırdı. 90 dakika sahada kalan sambacı, bu süre içinde 54 kez topla buluştu. 31 kez isabetli pas veren Alex’in 3 şutu da kaleyi buldu. Sambacının 86’da direkten dönen topunu Semih filelere göndererek takipçiliğini konuşturdu.