3 Ekim 2009 Cumartesi

İlk kez gitmek istemedim




Bugün işten erken çıkacaktım. Aklıma yakın arkadaşlarımdan birisi Beşiktaş'ı kendisi kadar çok seven arkadaşım Gökhan'ı da arayıp hadi gel maça gidelim, diyecektim.
Ama hem uykusuzluğun verdiği yorgunluk, hem Beşiktaş'ın içinde bulunduğu durum içimdeki maça gitme isteğimi körelttikçe köreltti.
Hem bir de havanın aşırı gerilimli olması vardı.
Bu faktörleri alt alta koyunca evde bizimkilerle izlemeyi tercih ettim.
Maçın daha başında forzabeşiktaş'takinin aksine istifa tezahüratları yükselmeye başladı. Kapalıda iki kupayı unutmayın, vefasız olmayın, diye bir pankart vardı. Acaba Demirören'in verdiği bedava biletler ile sağlanan rant bu şekilde mi geri dönüyordu başkana.
Sanki o statta daha önce Demirören'in adı istifa ile anılmadı. Adına siteler açılan isim başkasıydı. O sanırım çoktan alıştı bu duruma.
Maçın belli bölümlerinde Pascal Nouma için yapılan tezahüratlara biz de tv başında eşlik ettik.
8,5 milyon Euro'luk 10,5 numara Tabata'nın golüyle kazandı Beşiktaş. Karşılaşmada futboldan çok kavga görüntüleri gösterildi.
Golden sonra futbolcuların da Denizli'ye koşması birlik beraberliğin göstergesiydi. Ama hatırlatayım, geçen yıl Ertuğrul Sağlam'ın gönderildiği Hacettepe maçında da Batuhan, gol attıktan sonra genç teknik adama sarılmıştı.
Sanırım bunun sebebi de bir taraf istifa derken diğer bir tarafın bunu susturmak istemesiydi.
Yalnız teknik direktör büyük Mustafa Hoca'nın yaptığı değişikliklere bir anlam veremedim. Forvet özellikli Tabata'yı orta saha gibi düşünürsek, takımı forvet-defans hattına böldü.
Fink, orta sahada olması gerekirken forvette fink atıyordu. Biz onu orta sahadaki Ernst'in yükünü hafifletsin diye almadık mı?? Ne işin var olum lan, koş geri şeklinde izledim maçı.
Son sözümü de Beşiktaş forvetlerine ediyorum. Gidin bir kurşun döktürün. Ekmek kırdırın başınızda. Nedir bu şanssızlık.
Daha 40. saniye Nobre boş kaleye atamıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder