15 Şubat 2010 Pazartesi

Uyumsuzluk

ANKARAGÜCÜ’nün devre arasında yaptığı transferler Avrupa basınında bile yer bulmuştu. Diğer taraftan İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un kadrosuna kattığı gençlerden kimsenin haberi olmadı. Ankaragücü’nün değeri 40 milyon Euro’lara ulaşırken, İstanbul BŞB ise ancak 24 milyon Euro’yu buldu. Baktığınız zaman aradaki sıklet farkı gün gibi ortada. Ama bunların hepsi kağıt üzerinde.
Tolga Özkalfa’nın düdüğü çalması ile birlikte iki takım arasındaki en büyük fark ortaya çıktı; uyum...
İstanbul BŞB, Süper Lig’e çıktığından beri kadrosunu devamlı genç oyuncularla yeniliyor. Buna rağmen Abdullah Avcı kime şans verse, hepsi nerede ne yapacaklarını gayet iyi biliyor.
Öte yandan Ankaragücü ise ‘uyumsuzluk’ konusunda bir başyapıt sergiliyor. Karma bir takımın İstanbul BŞB karşısında harikalar yaratmasını tabii ki kimse beklemiyordu. Üstelik oyuncuların Ankaraspor ile yapılan “güç birliği”nden etkilenmemiş olması da imkansızdı. Ama araya giren devre arası ve oynanan 3 maç bir şeylerin başlaması için yeterli bir süre bence.
Ankaragücü’nün haftalarca arayıp bulduğu(!) teknik direktör Roger Lemerre’in kerametini göstermesi lazım. Ama nerdeee.
Misal, futbolun en basit kurallarından biri olan “çizgiye inip içeri çevirme”yi maç boyunca neredeyse hiç yapamadılar. İstanbul BŞB savunmasını devamlı ortadan delmeye çalıştılar. Sonuca ulaşması imkansız olan bu taktiğe Lemerre’in müdahale etmemesi gerçekten çok ilginçti. Halbuki sol kanadını çok etkili bir şekilde kullanabilirdi sarı lacivertliler. Kadrosunda Monaco ile Şampiyonlar Ligi finali oynamış, Fransa Milli Takımı’nın formasını terletmiş Rothen gibi bir oyuncusu var.

Lemerre-Özat
Rijkaard-Neeskens’e karşı

GALATASARAY maçlarını takip edenler bilir, Rijkaard ile yardımcı antrenör Neeskens maçlarda oyuncuları uyarma görevini değiştirerek yaparlar. Ankaragücü’nde de Ümit Özat ile Roger Lemerre bunun farklı bir versiyonunu uyguladılar. Özat, maç boyunca kenarda hareketli taraftı. 90 dakika boyunca yerinde durmadı. Peki bu esnada Lemerre ne mi yapıyordu? Kulübenin kenarına yaslanmış, genç yardımcısını ve oyuncularını izliyordu.

Ne ses varmış be!

ANKARAGÜCÜ kalecisi Serkan’ı tebrik ediyorum. Ama sergilediği performanstan dolayı değil. Ha, kötü oynamadı Serkan ama benim tebrik ettiğim konu bambaşka. Tecrübeli kaleci maç boyunca arkadaşlarına bağırdı durdu. Defans oyuncularının ne yapması gerektiğini sık sık tekrarladı. Bunları yaparken, sesini bize kadar ulaştırması ise ayrı bir yetenek. Bazı pozisyonları görmek için dürbün kullanmak zorunda kalan basın mensuplarının bulunduğu o uzak yere sesini yetiştirdi ya, helal olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder