6 Nisan 2009 Pazartesi

Nasıl geçti habersiz ?



Bilmem farkındamısınız aylardan nisandayız... Yılın en soğuk ayları olan; aralık, ocak, şubat ve soğukluğu ile dillere destan olmuş martı geride bıraktık. Bundan daha doğal ne olabilir demeyin.
Evet doğal birşey ama bunların arasında doğal olmayan birşey; kar yağmamış olması... İstanbul'da yaşayan birisi olarak bu sene kar görmedim. Kar topunu alıp, sağa sola fırlatamadım. Kardeşimi uzaktan attığım mermi gibi kartopları füzelerimle şişleyemedim.
Çocuklar yarı yıl tatillerine ekleyemedi kar tatillerini de. Hepsinin içinde bir umut, belki yağar da 2-3 gün fazladan yaparız. Eskiden kar tatillerini çok severdim. Bütün tatil sanki çok sıradan geçer de o 2-3 günlük uzatmaların ayrı bir anlamı varmış gibi.
Aslında o kar tatilleri bir nevi eğitime, Milli Eğitim Bakanlığı'na attığımız son dakika golü gibi.
Tam oflayıp, çantamızı hazırlarken o soğuk günlerde gelen müjdeli haber bütün öğrencileri sevince boğardı.
Benim ilkokul yıllarımda başbakanlık koltuğunda Bülent Ecevit oturmaktaydı. Adaşımı, en ufak karda bile okulları tatil etmesinden dolayı çok severdim. Ona karşı olan sempatim sırf bu sebeptendir!
Ancak şimdi kötü olmayan hava şartları, bize son dakika gollerini unutturdu. İstanbullu birisi olarak bu sene yazın hayali ile yaşamadım. Çünkü ocak ayının ortasında işe ince hırkalar ile gidip geldim. Hal böyle olunca da içimde deniz özlemi de oluşmadı.
Ne diyelim kar... Seni çok özlüyorum. Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Yen şu küresel ısınma denilen hastalığını da gel...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder