31 Ağustos 2009 Pazartesi

İki ikonun birbirini pazarlaması




Geçtiğimiz haftaki Hürriyet'in pazar ekinde yayınlanmıştı. Ayşe Arman'ın, Hıncal Uluç ile röportajı.
Bu röportajın tek bir açıklaması var.
İki markanın birbirini pazarlaması.
İkisi de kendilerince bir gündem yarattılar. Seksin aşk içindeki rolünü tartıştılar. Ne diyelim yolunuz açık olsun ey büyük gazeteciler!

Benden bir haber

Bu da kendimle ilgili bir haber. Bir süredir kendime Louis Vuitton'dan cüzdan almak için para biriktiriyordum.
Ramazan'ın gelmesi ile birlikte kendimi iyice eve kapattım. Yemeden içmeden kestim kendimi. Sonunda istediğimi başardım.
Uzun senelerin ardından para biriktirip birşey aldım. Tabi kargo getirdikten sonra anneme fiyatını açıkladıktan sonra yüzünde oluşan tepkiyi keşke anında fotoğraflayabilseydim.
Twitter'daki sayfamda rahatça paylaşabilirdim. Fazlaca hit alacağını düşünüyordum.
Neyse artık sonunda kavuştum loui voui'me :)

Yaşasın twitter



Eskiden Hürriyet'in Kelebek ekinde çıkardı. "Bu bir facebook haberidir" diye. Çakma profillerle ünlülerin sayfalarına ulaşan acar magazin muhabiri abilerimiz/ablalarımız buldukları resimleri sağ tıklayıp hemen masa üstülerine kaydederdi. Oradan da Kelebek'imizin sayfalarına.
Tam da facebook'un Türkiye'de popüler olmaya başladığı günlerde gerçekleşmişti bu olaylar. E bizim insanımızda da popüler olana saldırmak gibi bir eğilim vardır.
Bunun ardından bizim gazetede facebook'a erişim yasaklandı.
Gel zaman git zaman "bu bir facebook haberidir" haberlerinin de suyu çekildi. Ama bu gazetemizin facebook meraklılarını durduramadı. O da ayrı bir mesele. İlerde yazılabilecek bir konu :)
Neyse şimdi yeni gözde twitter. Hızlı paylaşım sitesinin son olarak kaynak olduğu haber için link. Buyrun. Benden bu kadar.
http://www.medyafaresi.com/haber/28892/medya-saba-tumere-cnn-turk-icin-kim-cehenneme-hos-geldin-dedi.html

Biraz da futbol



E Türkiye'nin en iyi gazetesinin spor servisinde çalışıp da bloga futbol vs yazılar girmessem olmaz.
İlk resim Blanc ve Deschamps. İkisi de çocukluğumun futbolcuları, gençliğimin teknik direktörleri. İleride ne olur bilemeyeceğim!
Hatırlıyorum da FIFA 98 oyunu vardı. Playstation 1 vardı o zamanlar. Oyun cd'si çizilmesin diye kutsal emanet gibi korunurdu cd'ler.
Bu oyunda kupayı kazandı diye seçerdik hep Fransa'yı. O zamanların en iyi orta saha oyuncusu Deschamps'tı. En iyi defans oyuncularından birisi de Blanc'tı.
Bu ikiliyi şimdi ülkelerinin lokomotif takımlarını çalıştırırken görünce aklıma bir anda komşunun oğlu (adı sanırım Kenan'dı) ile oynadığımız FIFA 98 oyunu geldi.
Sanırım büyüyorum ya. 98'den bu zamana geçen 11 sene. Az değil!
Yaşlanıyormuyum ne!

En haşarı çocuk




Amerika Başkanı Barack Obama'nın kızlarından birisi Malia Ann.
Annesi gibi düz saçlı değil. Bu nedenle çok eleştiriliyor.
Nedenmiş efendim. Bu saçlar Amerika'ya layık değil. Çünkü Michelle'nin bu saçları siyahiliğin verdiği kıvrımlarmış.
Ne yapsın çocuk yani saçları kıvırcık diye.
Bazıları Obama seçildikten sonra Amerika'daki ırkçılık bitecek diye seviniyordu. Dünya değişecek bunu da Hussein başlatacak diyordu.
Bence değişen hiç bir şey yok. Irkçılık başkanın kızı da olsan yakana yapışıyor demekki.
Neyse ki Michelle bunu daha takmayacak yaşta.

Bora Kozanoğlu



Son dönemin en çok konuşulan ismi şüphesiz. Ne iş yaptığı belirsiz Eda Taşpınar ile evlilik yolunda kendisi.
Ekşisözlükte kendisi ile ilgili entry'ler artışta.
Nedeni çok basit popülerlik..
Kendisi ile bu kadar magazinsel olmadan bir röportaj yapmıştık. Mailimde hala duruyor. Datça'da çok da güzel zaman geçirmişliğimiz var.
Bu röportajı bir türlü gazeteye çıkartamamıştım üşengeçliğimden.
Kendisinden özür diliyorum.

30 Ağustos 2009 Pazar

Bu bir twitter haberidir

Geçen gün Hürriyet'in sayfalarında bir haber çıktı.
http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=12372291
Linkini de buyrun.
Haberi okuduktan sonra ben de merak ettim gerçekten Rooney böyle birşey yapmış mı diye. Çünkü adı daha önceden birçok skandalla anılan İngilizlerin asi yıldızı son senelerinde baya bir uslanmıştı.
Sesi soluğu bayağı kesilmişti.
Neyse kendisi twitter'da bir takım şeyler yazmış. Linkteki haberde mevcut.
Ama işin ilginci başka bir yerde.
Hürriyet'in Kelebek eki yazarlarından Cengiz Semercioğlu'nun sitesi medyatava.com yakalıyor bu haberi.
Peki nasıl mı oldu bu haberi yakalama?
Çok basit. Twitter sayesinde.
Hemen açıklayalım.
Cengiz Bey, Rooney'nin twitter'daki "offical" sayfasının takipçisi. E böylesine kurt bir gazeteci bu detayı atlamadı. Bu sayede Hürriyet'in 1. sayfasından sitesinin reklamı yapıldı!

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Müzik dünyasından bir kayıp daha




Michael Jackson'dan sonra ünlü bir DJ olan DJ AM de hayata gözlerini yumdu. Dün uyku sersemliği ile tmz'de okudum birşeyler ama yazmaya yetecek kadar enerjim yoktu.
Bir ara Jay-Z'nin de konser dj'liğini yapan Adam Goldstein dün New York'taki evinde ölü olarak bulundu.
Yazılanlara göre aşırı dozdan ölmüş. Arkadaşları yine tmz'ye DJ AM'in bunalımda olduğunu söylemişler.
Bakalım birer birer eksilen bu yıldızlar arasından sıra kimde

14 milyon Euro



Beşiktaş'ın son transferi G.Antepspor'dan Tabata. Kendisinin tam adını yazmadım el ve göz yorgunluğuna sebebiyet vermeyeyim diye.
Kendisine 8 milyon Euro ödendi.
Sezon başında da yine aynı takımdan İsmail Köybaşı geldi 6 milyon Euro'ya. 18 yaşındaki bir oyuncuya bu kadar çok para verilir mi tartışmaları hala sürüyor.
Toplam bu iki oyuncuya verilen miktar 14 milyon Euro.
Bir dönem çıkan haberlere bakarsak Chelsea, Portekizli oyuncuları R.Carvalho ve Deco'yu Inter'e 14 milyona satmak istemiş ancak İtalyan ekibi bu parayı çok bulmuştu.
Beşiktaş ise gidip iki oyuncu için aynı parayı verdi.
Ne diyelim inşallah faydaları olur takıma.

İki isim, tek resim



Barcelona'nın sitesine sevinç fotoğrafı bulmak için girdim. İngilizce bölümüne tıkladıktan sonra karşıma ilginç bir kare geldi. Pique ile Krkic'in sevinci..
Bunda ne var, diyebilirsiniz.
Düşünün takımınızda Messi, Henry, Xavi, Iniesta, Daniel Alves, Y. Toure ve üzerine yetmezmiş gibi gelen Ibrahimovic.
Bizim takımlarımız olsa sanırım böyle Krkic gibi daha çok oyuna sonradan dahil olan ve defansın genç isimlerinden Pique.
Bu iki isim de Barcelona'nın resmi internet sitesinin açılış sayfasında.

İmkansızı başardı bu sefer



Barcelona'nın teknik dirtektörü Josep Guardiola'yı tebrik etmek lazım. Hatta gidip elini falan öpsek de yeridir.
Sen kalk gencecik yaşında bir sezonda 5 tane kupayı birden al. Valla helal olsun. Yaşının 2 katı olan "Sir" Alex Ferguson'un bile bu kadar büyük başarı zincirlemesi yok.
Shakhtar'ı da tebrik etmek lazım. Dünyanın en güçlü hücum hattı olan takımı 114 dakika durdurmak da bir başarı. Zaten Lucescu'nun yaptığı en iyi şey bu. Belki birazcık daha dayansalardı alabilirlerdi şansları da yanlarında olsaydı.
İbrahimovic'in tam anlamıyla adapte olmadığını görür gibiydim. İş yoğunluğundan çok bakamadım. Bakalım bu egoistlikle nereye kadar gidebilecek. Ama akıllara Arsenal'de tek adam olan Henry geliyor.
O nasıl asimile olduysa İbra da sistemi benimser.

28 Ağustos 2009 Cuma

200!

Az önce 200. yazımı girdim.
Sabah mahmurluğu ile tamamladığım Beşiktaş'ın kura çekimi değerlendirmesi ile birlikte paşa çayı 200'ü gördü.
Nice 200'lere :)

Kuralar




Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi'ndeki rakipleri: Manchester United (çok zor), CSKA Moskova (tam dişimize göre), Wolfsburg (diye diye çıkarttık şu takımı).
Maç programlarından kendimize bir puanlama tablosu çıkartırsak.
15 Eylül: Beşiktaş-M.United (1 puan. Bu bence süper bir başlangıç olur. Çünkü grubun en zorlu takımından 1 puan almak hem moral verecektir. Hem de hayallerin aşırı büyümemesini sağlayacaktır.)

30 Eylül: CSKA-Beşiktaş (Burada da alınacak 1 puan çok önemli. Çünkü Beşiktaş'ın son katıldığı son Şampiyonlar Ligi deneyiminde deplasmanda puan alamamak gibi bir özürü vardı. Bunu giderirsek 1 puan cepte.)

21 Ekim: Wolfsburg-Beşiktaş (1 puan. Gerçekçi olmalıyız. Dzeko-Grafite ikilisini durdurmamız halinde bu takım biter. O sırada yapacağımız çıkışlar bizim için çok önemli. Gönül isterdi 3 puan yazalım ama gel gör ki rakip Bundesliga şampiyonu)

3 Kasım: Beşiktaş-Wolfsburg (3 puan. Sahamızda oynayacağımız maçlarda kayıp olarak bir tek Manchester United maçını görüyoruz. Taraftarımızın desteği ile İnönü'de kimler yenilmedi ki. Bunu da başaracak güçteyiz)
25 Kasım: M.United-Beşiktaş (0 puan. Malesef Manchester United'ı sahasında yeneceğimizi söylemek çok büyük bir dalga konusu olur. He belli olmaz belki 1 puan alabiliriz. Ama rakip de çok büyük be. Sevilla falan olsaydı neyse de. Şeytan bu çarpar.)
8 Aralık: Beşiktaş-CSKA (3 puan. Bu takımı da sahamızda yenmemiz gerekiyor. Çünkü son maç. Hoş Beşiktaş'ın senelerdir kritik, köşe başı maçları almada sıkıntısı var ama bu sene bunu yaşayacağımızı düşünmüyorum)
Toplam 9 puan.
Bu da bizi en azından UEFA Kupası'na taşıyacak puandır. Eğer ki Manchester United, biz hariç diğer 2 takım karşısında puan kaybı yapmazsa 2. bile olabiliriz. Yeter ki İngiltere'de çok fark yemeyelim!

27 Ağustos 2009 Perşembe

Dondurulmuş tango



Uzun süredir yazmıyordum. Ramazan geldikten sonra bir uyku hali içindeydim.
Bugün gelen haberlerden sonra pek bir keyiflendim. Üzerimdeki miskinliği atıp yazma kararı aldım.
Konumuz Beşiktaş'ın Arjantinli kaptanı Matias Emilio Delgado. Ya da takım içindeki adı ile Mati.
Delgado geldiği zamanları hatırlayanlar bilir. Beşiktaş'ın başında Fransızların efsane oyuncularından Jean Tigana vardı. Ağzında kürdanla gezen bu siyahi hocamız, Ülker'den gelen 5 milyon Euro'yu oraya harcamamız konusunda çok ısrarcıydı.
İstedi de ne oldu. 10 numaranın mevkisinde oynayan Arjantinli sağ çizgide oynadı. Ama kızmamak lazım Delgado'ya Tigana'nın "oyuncunun mevkisi yoktur" mantığının kurbanıydı.
Tigana'nın ardından gelen Ertuğrul Sağlam bu sefer, "10 numara yerinde oynarsam, 10'luk performans sergilerim" diyen tangocuyu istediği yerde oynattı. Ancak o sezon da bir türlü istediği gibi gitmedi işler.
Daha sonra Mustafa Denizli geldi. Baktı bu Mati devamlı sakatlanıyor olacak gibi değil. Hocamın da gelişinin tek bir amacı vardı. "Şampiyonluk."
O sözleşmenin mürekkebi kuruduktan sonra şampiyonluk için herşey yapılabilirdi. Devre arasını sakat geçiren Delgado'dan baktı Mustafa Denizli bir hayır yok. Gitti Yusuf Şimşek'i getirdi.
Yanlış hatırlamıyorsam Yusuf'la ilgili yaptığım haberde tecrübeli oyuncunun 11 puan kazandırdığı yazıyordu.
Tek bir adam 11 puan.
Delgado'nun Türkiye'de bulunduğu süre içinde kazandırdığı puan bu kadar mıdır bilmiyorum.
Delgado'nun Beşiktaş'a yaptığı tek iyilik siyah beyazlıları Şampiyonlar Ligi'ne taşımaktır (FC Zurich'i iki maçta da yıkmıştı. Biz de sandık ki "Bu sene Mati'nin senesi olacak. Ama neredeee).
Oradan gelen parayı düşünürsek, kendisi için ödenenen saçma bonservis ücretini karşılar.
Neyse yine takımını yalnız bırakan kaptanın sözleşmesi ocak ayına kadar dondurulmuş. Madem dondurulacak neden bu zamana kadar oyaladın ey baba Delgado. Bu kadar paragöz olmanın anlamı var mıydı?
Beşiktaş'ın elini kolunu bağladınız. Yapacağı transfer varsa da yapamadı. Şimdi adı işi bitmiş Yıldıray Baştürk ile anılıyor.
Gelen haberlere göre de G.Antepspor'un Brezilyalısı Tabata da listedeki bir diğer isim.
Bakalım Beşiktaş'ım bu sene yine kimi getirip fiyaskonun altına imzasını atacak.
İnşallah ben yanılırım.

25 Ağustos 2009 Salı

Altınmakas

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/12347364.asp?gid=229

Yukarıdaki linkte Brunei Sultanı'nın yaklaşık 40 bin TL'lik masraf karşılığında traş olduğunu okudum.
Sonra o adamın saçlarına baktım. Bir de benimkilere..
Benim saçlarım daha gür. Daha şekle girebilir halde.
Ama gel gör ki ben saçlarımı geçtiğimiz 1 ay haricinde hep 5 numara yapan bir insandım.
Benim yıllık traşa verdiğim para 50 lirayı geçmemiştir.
Ancak bu paşa beyimizde para çok ya..
Arap yağı bol bulunca götüne sürermiş misali davranıyor.
Şimdi kalkıp o para ile kim bilir kaç aç insanın karnı doyar. Günlüğü 1 dolar olan insanlar var diye duygu sömürüsüne girmeyeceğim.
Çünkü onların kaderi oymuş. Ne yapabiliriz. Suçumuz Etiyopyalı olmamak mı?
Ama 40 bin TL de bir saç kesimi için çok değil mi ey sevgili halkım.

Bu fotoğraf bir futbol maçındandır



Bu nasıl bir futbol taraftarıdır. Ben anlamadım. Gece televizyonda Erman Toroğlu'nun "Bu takımı istemiyorlar herhalde" lafına yüzde 100 katılıyorum.

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Eskidendi çok eskiden



Hayır, kendi bahis kuponumu daha maçın başında bitirdiği için kızmıyorum kendilerine...
Bu kadar basiretsiz oldukları için kızıyorum.
Almanya'nın tartışmasız en büyük takımı Bayern Münih. İsteyip de alamadıkları bir oyuncu yok ülkelerinde.
Federasyon da yanlarında. Franz Beckanbauer gibi bir efsane de.
Ligin en iyi çıkış yapan teknik direktörünü aldılar (Louis Van Gaal).
Ama olmuyor. Geçen seneden bu yana Almanya'nın lokomotif takımında işler iyi gitmiyor. İlk 3 maçta hala galibiyet yok. Bakalım ne zamana kadar gidecek bu kötü gidiş.

African Simpsons



Afrika'da yayınlanacak The Simpsons dizisi yöresel renge bürünmüş. Benim çok hoşuma gitti.
Koyayım dedim :)

İbrahim Kaş ve Adriano



Başlıktaki iki oyuncunun da karakter olarak birbirine uzaktan yakından alakası yok. Ama kader aynı ağları örmüş bu iki isim için de.
Adriano, futbolcu değirmeni Inter tarafından öğütülüp Parma'ya satılmıştı.
Burada 44 maçta 26 gol atınca Inter Başkanı Massimo Moratti, "Ulan biz ne büyük salakmışız. Hemen geri alalım" dedi ve Adriano tekrar eski takımına döndü.
Daha sonra yaşadığı talihsiz olaylar zincirlemesinin ardından sambacı ülkesine döndü. Şu sıralar futbola başladığı Flamengo'da bir hayli verimli sezon yaşıyor.

Şimdi gelelim Türk oyuncumuza.
Beşiktaş'ın alt yapısından A takıma yükselmiş ender başarılı isimlerden birisi İbrahim Kaş.
A Milli Takım'a dahi yükseldi. Euro 2008 eleme grubu maçlarında sakatlanıp yerine Gökhan Gönül'e bıraksa bile adından bahsettirdi (Hatırlarsanız Erman Toroğlu, İbo için 'Allah bir şans verdi Fatih'e, al bu çocuğu çıkartıyorum. Yerine Gökhan'ı koy' demişti. Tabi sonra İbrahim bu olaydan çok etkilendi ama kendini salmadı)
Siyah beyazlı takımla sözleşmesi sona ermek üzereydi. Yönetim bunu bilmesine rağmen klasik, "Bizim evladımızdır. Bir yere gitmez" mantığına büründü. Bizimkiler elalemin Semih'i gibi değil ki.
Yöneticilerin salaklığını gören İbrahim, soluğu İspanya'nın Getafe Kulübü'nde aldı.
Orada pek oynama şansı bulamadı İbo.
Sonra baktı bu olmuyor, hazır Beşiktaş da beni istiyor dedi ve ülkesine geri döndü.
Beşiktaş ücretsiz giden oyuncusuna bir de para verdi üstüne.
Sonra neden kulübün borcu artıyor diye soruyor siyah beyazlılar. Bu mantalite ile gidilirse yakında G.Saray'dan fazla borçlu olacaklar haberleri yok.

21 Ağustos 2009 Cuma

Gucci

Kanye West Louis Vuitton Don ise, 50 Cent de Gucci Guy oldu çıktı.
Buyrun linkteki klipte görüceksiniz.


http://www.youtube.com/watch?v=piITgOo_HZw&feature=related

Paranoid



Kanye West'in son albümünde yer alan bir şarkının adı Paranoid. Mr. Hudson'la (şu sarışın İngiliz ile de bir yazı gireceğim. Ama ne zaman sormayın) düet. Klibinde Rihanna da oynuyor. Hatta şu sıralar MTV Video Music Awards'ta en iyi animasyon dalında adaylar.
Bir başka Paranoid de WC'den. Los Angeles'ın eski rapperlarından birisi. Ice Cube destekli isimlerden. Onun da 2007'de çıkarttığı Guilt by Affiliation albümünde yer alıyor Paranoid. Herhangi bir klip çekilmişliği yok bu şarkıya.
Son Paranoid'imiz ise 50 Cent'ten. Kanye West'in şu sıralar piyasadaki en büyük rakibi olan 50'nin son mixtape albümü Forever King'in ilk şarkısı. 50 Cent'i herhalde anlatmama gerek yok. Daha önceden yazdığım yazıları etiketlerden bulmaak en kolay iş.
Bu şarkıya da çekilmiş herhangi bir klip bulunmuyor.

Kaç yaşında dersiniz?



Bugün bizim gazetenin arka sayfasında Madonna'nın bir ilanı vardı. Louis Vuitton'un yeni reklam yüzlerinden birisi..
Ben bir kaç kişiye sordum. Ortalama 27 çıktı.
Peki gerçekte o kadar genç mi Madonna?

18 Ağustos 2009 Salı

Alınası şey seni



Yakın bir arkadaşımın son dönemdeki en büyük hayali bisiklet tasarımları yapmaktı.
Öncülük olması adına ben bir model buldum.
Keşke Türkiye'nin bir yerinden ulaşabilsem kendisine

iFizzle



Snoop Dogg'u ne kadar sevdiğimi cümle alem bilmektedir. Son dönemde onun yanına Kanye West eklense de Snoop baba ocağıdır.
Şahsına münasır abimizin internet sitesinde gezerken dikkatimi celp etti. Paylaşayım dedim.
Iphone için tasarlanmış bir uygulama.
http://www.youtube.com/watch?v=3cySbENPgKk&eurl=http%3A%2F%2Fwww.snoopdogg.com%2F&feature=player_embedded
Buyrun izleyin
Şu uygulama için bile iphone alabilirim!

16 Ağustos 2009 Pazar

İlginç benzerlik vol bilmem kaç


Son dönemde Türkiye'yi mesken tutan, bolca gidip gelen kadife sesli şarkıcı... Saygımız sonsuz. Ne de olsa Real Madrid camiasından geliyor.
Julio Iglesias.



Geçen sezon geldiği Tottenham'ın küme düşmesini engelledi. Tribünlerin sevgilisi. 2009-2010 İngiltere Premier Ligi'nin başlangıcında da Liverpool'u 2-1 yenerek büyük sükse yaptı. Bakalım sezon sonuna kadar dayanabilecek mi?
Harry Redknapp

Gitme kal bu şehirde



http://www.goal.com/tr/news/446/almanya/2009/08/16/1443586/ribery-bayernde-kalaca%C4%9F%C4%B1m
Yukarıdaki linkte Ribery açıklamış niyetini.
İnşallah bu sene adam gibi oynar da Fransa Ligi'nden de beter hale gelen Almanya Ligi'ni şenlendirir.

Süper geniş aile



Demi Moore, Ashton Kutcher, Bruce Willis...
Süper üçlü bir aile yaşantısı sürüyorlar.
Magazin basınına hep bu geniş aile yaşantısı ile konu oluyorlar. Ancak unuttukları bir şey var.
Perez Hilton'un sitesinde gezerken rastladım.
Demi-Bruce ikilisinin 15 yaşındaki kızları için oldukça sert bir yorum yapmış Hilton.
Ben o kadar acımasız değilim ama kızlarına sahip çıksalar daha iyi olmaz mı?
Bu kadar genç yaşta dağıtmanın ne alemi var.
Ama Bodrum'a gidersek bu resimdekilerin daha kötüsü ile karşılaşacağınızı da hatırlatmadan geçmek istemiyorum!

Saçma bi buzlama daha tebrikler RTÜK



Radyo Televizyon Üst Kurulu'muz (RTÜK), bilindiği üzere dizi, film, klip vs. alanlarda gizli reklam uygulamasına son vermek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Hatta bu sabah bu yazıyı girmeden denk geldiğim bir magazin programında Gülşen hariç her yanını mozaiklemişlerdi.
Bunu gördükten sonra da boku çıktı demiştim işin.
Ama dün gece RTÜK'ün ne kadar basiretsiz olduğunu bir kere daha anladım.
Gece MTV'de Pharrell Williams ve Snoop Dogg'un düeti olan "That Girl" adlı şarkıyı gördüm.
Klipte Pharrell, kendi giyim markası olan Billionaire Boys Club'un (BBC) kıyafetlerini giyiyordu.
Markanın belli olduğu yerleri kapatma işini kaçırmamıştı RTÜK yetkilileri ya da MTV'ninkiler.
Ancak unuttukları şeyler vardı.
Birincisi; BBC, Türkiye'de satılan bir marka değil. İstediği yükümlülükler, teminatların fazla olmasından dolayı Türkiye'ye en yakın satış yeri Atina'da.
İkincisi; Pharrell'in üzerindeki bazı tişörtlerde dondurma resmi vardı. Ice Cream Man, temalı tişörtler.
İş bilmez yöneticilerimiz bunun BBC'nin logosu olmadığından haberleri yoktu ki onu buzlamayı unutmuşlar.
Ne diyelim bari bir iş yapıyorsunuz tamamiyle yapın

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Saç uzatma modası



Zenci sporcuların bir özelliği dikkatimi çekti.
Bunun son örneğini de Jamaikalı atlet Usain Bolt'ta gördüm.
Bunlar ne zaman popüler olsa, kellik imajından vazgeçiyorlar. 2008'de kazandığı altın madalyalarla ünü Pekin'den dünyaya yayılan Jamaikalı atlet, en son Berlin semalarında görüldü.
Dünya Atletizm Şampiyonası'nda 16 Ağustos'ta Tyson Gay ile kapışacak olan Bolt, saçlarını uzatmış.
Bundan seneler önce Kobe Bryant da ilk senesinin ardından saçlarını uzatmıştı.
Geçen sezonu sakatlıklarla geçiren Tracy McGrady'de saçlarını uzatmış.
Hepsi bonus junior geziyor piyasada.
Bakalım gelecekte popüler olacak olan kel siyahimiz kim??

14 Ağustos 2009 Cuma

Ah be kardeşim başına ne geldi



Bloglar arası zappin' yaparken gördüm bu resmi.
http://www.modavesosyete.com/2009/08/hangisine-inanalim.html
Şu linkte haberle ilgili detaylar var.
Ben ise yukarıdaki resimle ilgili birkaç birşey söylemek istiyorum.
Hani eski filmlerden kalma bir klişe var.
"Genç yaşa, cesedin yakılıklı olsun"
Buyrun işte bu cümlenin külliyen yalan olduğunu kanıtlıyor Kate Moss.
6-7 yaşlarında bir kız çocuğu bulunuyor hanımefendinin.
İçki, sigara, uyuşturucu, party life, biri gidip biri gelen sevgili listesi. Sonuçta bu kadar hızlı gidersen 35 yaşında, makyajsız, 60 yaşında gibi gösterirsin geçmiş olsun.
Bu resimden sonra da içimde olmayan Kate Moss sevgisi yerini nefrete bırakmıştır.

Açılış yenilerden

Süper Lig’in son 3 sezonunda yeni transferler fileleri havalandırıyor. 2007-2008’de İstanbul BŞB’den Kerim, 2008-2009’da Galatasaray’dan Kewell, 2009-2010’da ise Beşiktaş’ın Alman oyuncusu Fink sezonun açlış gollerini kaydetti.

SÜPER Lig’in son 3 sezonunda açılışı hep yeniler yapıyor... Takımlarına yeni transfer olan oyuncular, attıkları gollerle yeni sezona “merhaba” demeyi başardı.
Fenerbahçe’den İstanbul Büyükşehir Belediyespor’a transfer olan Kerim Zengin, yeni takımı ile 2007-2008 sezonun ilk sayısını kaydetmişti. 19. dakikada sahneye çıkan genç oyuncu eski takımının ağlarını havalandırarak sezonun ilk sürprizini yapmıştı.
Geçtiğimiz sezonun açılış maçında sahneye çıkan yeni transfer ise Harry Kewell’dı. Galatasaray’ın, Denizlispor ile oynadığı 2008-2009 sezonun ilk maçında fileleri havalandıran Avusturalyalı oyuncu, takımının farklı galibiyetinde başroldeydi.

Geleneği Fink sürdürdü
Yeni transferlerin açılış maçında gol atma geleneğini bu sene de Beşiktaş’ın yeni oyuncusu Michael Fink sürdürdü. Sezon başında Almanya’ın E.Frankfurt takımından alınan Fink, 2009-2010 sezonun açılış golünü kaydetti. 29. dakikada sahneye çıkan Alman oyuncu, ceza sahası dışından yaptığı şık bir vuruşla takımını öne geçirmeyi başardı.

Trabzon’un çilingiri Selçuk
Trabzonspor’un geçen sezon kadrosuna kattığı Selçuk İnan da iki senedir takımının ilk golünü atan isim. Geçen sezon takımının Ankaraspor ile oynadığı maçta fileleri havalandırmayı başaran Selçuk, takımının 2-0 kazanmasında büyük rol oynamıştı. Bu sezonda sahne alan Selçuk, Sivasspor karşısında hiç galibiyeti bulunmayan takımının kötü şansını kırmasını sağladı. Tecrübeli futbolcu, 10. dakikada yaptığı şık vuruşla takımını 1-0 öne geçiren golü kaydetmişti.

Mini bir özür

Bu seneki Hürriyet Futbol Panaroma yazılarının ilkini koymayı unutmuşum. Sana ihanet ettiğim için özür dilerim Paşa Çayı'm.
Bir üst linkte hemen okumaya bırakıyorum. Belki gazetenin spor sayfalarına bakmıyorsunuzdur diye :)

Bu ne perhis, bu ne lahana turşusu Bono!



Geçen gün Ertuğrul Özkök, Mehmet Y. Yılmaz, Kanat Atkaya üçlüsü U2'nun Hırvatistan'ın başkenti Zagreb'teki konserine gitmişler. Üçü de köşelerinden başka başka anlatmış bunu.
E gazetemizin 3 önemli ismi Bono-sever olunca 13 Ağustos 2009 tarihli gazetenin 10. sayfasında maşallah bu İrlandalı gencin haberi var.
Yukarıdan haberle ilgili detayları okursunuz.
Şimdi gelelim neden Bono'ya imana gel resti çektiğimize..
Kendisi doğa, insan hakları, açlık meselelerine karşı çok duyarlı bir vatandaş.
Hatta New York Times'ın da bir gazetenin birinci sayfasını böylesine güzel insanın içini hislendirecek türden haberlerle kaplamıştı gazeteyi.
Ancak sayfanın sağ tarafında göreceksiniz neden Bono'dan bir anda soğuduğumu. Adam, 44 konser için Mars'a gidip gelecek kadar jet yakıtı harcayacakmış.
Yok efendim, bu konserlerden sonra 20 bin 118 tane ağaç dikilmeliymiş falan. Bir de o sırada harcanan elektirik enerjisi, izlemeye gelenlerin bıraktığı pisliği ekleyin..
Adam bir yandan dünyanın içinde incir ağacı dikmeyin diyor, öteki taraftan dünyanın içine ediyor.
Tavşana kaç, tazıya tut deme Bono, akıllı ol!

12 Ağustos 2009 Çarşamba

İnternet açılımı



Uzun bir süredir gündemimizde "Kürt açılımı" var. Bu konuda yorum yapacak kadar derin bilgiye sahip değilim.
Ama başkalarının yaptığı açılımları gözden kaçırmıyorum.
Mesela Mustafa Sarıgül.
Kendisi Türkiye'de beklenen patlamayı yapamamış twitter'da boy gösteriyor.
En son Şişli Belediye Başkanı olduktan sonra DSP'ten ayrılmıştı. Yeni bir parti kuracak diye dedikodular var. Hatta kurmuş bile olabilir.
Ama kendisini twitter'da gördükten sonra cidden helal olsun dedim. Çünkü birçok siyasetçimizin doğru dürüst internet sitesi bile olmazken, kendisi buralarda bile hesaplar açmış.

9 Ağustos 2009 Pazar

İkoncanlara tavsiyemdir



Ne işe yaptığını bir türlü anlamadığım ikoncanlarımıza bir tavsiye. Son dönemin en popüler sitesi olan twitter'da gezinirken buldum. Hani okurlarsa falan diye de resmini koyuyorum.
Bakın bunu da kimseye yapmam ha kıymetinizi bilesiniz :)

6 Ağustos 2009 Perşembe

Gel de çık işin içinden



MTV'nin Video Music Awards ödüllerinin oylaması internetten devam ediyor.
Geçen gün facebook'ta Jay-Z'nin hayran sayfasından gelen bir mesajla ben de oylamaya katıldım.
İsterseniz uzmanı olduğum en iyi hip-hop video ödüllerinden başlayalım.
Adaylar arasında; Asher Roth/I Love Collage, Kanye West/Love Lockdown, Jay-Z/Death Of Autotune, Eminem/We Made You, Flo Rida/Right Round.

İki beyaz rap yıldızından önde olanı bence Asher Roth. Eminem'in We Made You klibi komple Hollywood yıldızlarını eleştirmekten ibaret.
Son 3-4 senedir yaptığı büyük çıkış ile herkesin beğenisini toplayan Kanye West ve rap efsanesi Jay-Z'nin kapışmasına sahne olacakmış gibi geliyor. Şarkı olarak Flo Rida'nın Right Round şarkısı hoş olsa da video olarak çok zayıf.

D.O.A.'nın klibinde LeBron James'in oynaması ise Jay-Z'yi bir adım öne çıkatıyor. Ben oyumu Kanye West'e verdim. Sonucunu bekliyorum.
En iyi kadınlar videosunda adaylar; Beyonce/Single Ladies, Katy Perry/Hot n Cold, Kelly Clarckson/My Life Would Suck With You, Lady GaGa/Pokerface, Pink/So What, Taylor Swift/You Belong With Me.
Burada bence tek aday var. Lady GaGa. Madonna'dan daha iyi olacağı konuşuluyor kendisinin. Yaptığı herşey şu sıralar konuşuluyor. Hollywood basının yeni malzemesi. İkinci aday ise yine yeni yetme Katy Perry. Kızı öptükten sonra meşhur olan Katy ile Gaga çekişecektir.
Ancak aralarında bu iki isme de öncülük eden Pink'i de unutmamak lazım. Respect to Pink.

En iyi erkek sanatçı videosunda yine tanıdık isimler göze çarpıyor; Kanye West/Love Lockdown, Jay-Z/Death Of Autotune, Eminem/We Made You, NeYo/Miss Independent, T.I/Live Your Life.
Yine burada öne çıkan iki isim Jay-Z ile Kanye West. Yeni 2pac olma çabasındaki T.I'da plase olabilir. Ancak bu üç ismin çok yakın dost, çalışma arkadaşı olduğu göz önüne alınırsa aralarında bir kıskançlık olacağını sanmıyorum.
En iyi çıkış yapan sanatçı kategorisinin adayları göze aşina. Asher Roth/I Love Collage, Lady Gaga/Pokerface, Kid Cudi/ Day n Nite, Drake/Best I Ever Had, 3oh!3/Dont Trust Me.

Ödül için kapışacak isimlerden Kanye West, bu sefer Drake'nin Best I Ever Had isimli klibinde yönetmen koltuğunda.
O yönden belki bir şansı olabilir Drake'nin. Ancak buradaki favori isim Lady GaGa. İkinci sıra için çekişecek isimlerden Asher Roth ile Kid Cudi yine çok yakın arkadaş. Ödül ikisinden birisine gitse bile ikisi sevinecektir.
En iyi pop videosunda. Lady Gaga/Pokerface, Beyonce/Single Ladies, Britney Spears/Womanizer, Cobra Starship/Good Girls Go Bad, Wisin y Yandel/Abusadora adaylar arasında.
Britney Spears'ı tekrar dirilten şarkı Womanizer. Gimme More ile alemin dalga konusu olan Britney bitmediğini bu şarkı ile göstermiş oldu.
Lady GaGa ise yine en büyük favorim. Nedense içimden bir ses girdiği her dalda ödülleri toplayacak diyor.
Britney ile GaGa arasındaki çekişme sonunda birinci belli olacaktır.
En iyi rock adayları arasında Coldplay/Viva La Vida, Fall Out Boy/I Don't Care, Green Day/21 Guns, King Of Leon/Use Somebody, Paramore/Decode yer alıyor.
Coldplay'in Viva La Vida şarkısı son dönemde her yerde çalınıyor. Rock müzikten uzak durmama rağmen kulağıma geliyor. Bence Coldplay, Chirs Martin'in de yakışıklılığını kullanarak bu yarıştan galip gelecektir.
İşte geldik en büyük çekişmenin yaşanacağı yere. Yılın en iyi videosu.
Lady Gaga/Pokerface, Kanye West/Love Lockdown, Eminem/We Made You, Britney Spears/Womanizer, Beyonce/Single Ladies.

Burada yine pop müziğin galip gelebileceğini düşünüyorum. Sıkı bir çekişmenin ardından her ne kadar Kanye West'i desteklesem de içimden bir ses Lady GaGa'nın kazanacağını söylüyor.
Hiç bir yerde şans vermediğim Beyonce'nin burada bir sürpriz yapabileceğini de sözlerime eklemek istiyorum.

Gerçek Twilight benim!



İşyerindeki gece sorumlumuz askere gidince bize sordular yeni gececi sen olurmusun, diye. Biz de kabul ettik. Etmesek gözden düşecekmişim gibi bir his vardı içimde.
Kabul ettim ve artık hayatımdaki bütün alışkanlıkları 6 aylığına erteledim. Neyim var, neyim yoksa hepsini bıraktım.
Şimdi işe akşam 18 gibi gidiyorum. 03 gibi de evde oluyorum.
Hafta içinde bir hayli sıkılıyorum evde. Çünkü millet ya tatilde, ya da çalışıyor. Onlar benim gibi değil ki. Milletin işten çıktığı saatte ben işe gidiyorum. Eskiden her gün gördüğüm insanları artık nadiren görmeye başladım.
İşyerinden içeri girdiğimde sanki 10 senedir görüşmemişler gibi bir hava var.
Hafta sonları ise bayağı kıyak olacak gibi. Gündüz olan bütün angaryalardan yırtıyorum.
Sadece o geceki işlerle uğraşacağım. Bu da işin güzel yanı. Hem zaten haftanın 4 günü maç olacak.
Geri kalan 3 günü de bir şekilde atlatacağız.
Maksat deneyim kazanmak zaten.

4 Ağustos 2009 Salı

Transfer piyasası

Süper Kupa finalini izledikten sonra yorumlamaya karar verdim yeni transferleri. Neden çünkü keyfim öyle buyurdu. Başımda yazımı yetiştirmemi söyleyen editör olmayınca keyfime göre gidiyorum.
Başlayalım G.Saray'dan.
Aslında geçen Tobol maçında açılan "In Haldun we trust" isimli pankart herşeyi açıklıyordu. Haldun Üstünel, Elano, Keita ve Rijkaard gibi isimleri bitiren şahsiyet. Kendisini tebrik ediyorum. Bir Beşiktaşlı olarak da, "Keşke bizim yönetimde de böylesi olsa" diyorum. Sarı kırmızılılar eğer bu sene lige çabuk ısınırlarsa başarılı olurlar gibime geliyor.
Mehmet Topuz transferi ile çifte kupalı Beşiktaş'ın havasını söndüren Fenerbahçe, tam bir Brezilyalı cenneti. Cristian ve Dos Santos ile birlikte Brezilya Milli Takımı'nın çakmalarının yandan yemişi oldular. İzlediğim kadarıyla Bilica, bu sene sarı lacivertlilerin başına güzel çoraplar örecektir.
Beşiktaş'ın bu sezon yaptığı en büyük hatası Cisse'yi göndermekti. Ernst ile birlikte çok iyi bir uyum sağlamışlardı. Ancak siyah beyazlı camiada bir türlü kabul görmedi İsmail Er'in deyimiyle "Mösyö". Onun yerine alınan Fink çok basit geliyor gözüme. İsmail Köybaşı için gelen olumlu yorumların ardı arkası kesilmiyor. Allah, nazardan korusun.

1 Ağustos 2009 Cumartesi

Pepsi öldürür seni

Pepsi'nin daha önceki reklamlarını hatırlıyorum da Beyonce, Pink ve Shakira'dan oluşan bir süper bir trio vardı.
İzlediğim zaman 14 yaşlarında falandım yanlış hatırlamıyorsam. Reklam bitişinde o kıyafetlerin içindeki kızları izledikten sonra 1 paket selpak ile ağzımın sularını silerdim. Kolay değil, 3 tane dünyaca ünlü insanı bir reklam filminde oynatmak. Kullandıkları teknoloji de bir hayli üst düzeydeydi.
Sene 2009 oldu.
Pepsi, Türkiye için özel bir reklam filmi çekmeye karar verdi. Başrolde oynayan isim de Seda Sayan. Sabahlarımızın kabusu. Allah'tan ya çalışma saatime ya da uyku saatime geldiği için hiç görmedim kendisini.
Ancak ne biçim bir reklamdır. Nasıl bir iğrençliktir. Hele o Sayan'ın "Pepsi, yaşatır seni" demesi yok mu. Of Allah'ım...
Buyrun iki reklam filmin de resimlerini. Arasındaki 7 farkı bulun. Zorlanacağınızı sanmıyorum.